Kanun Kim Yaptı? Farklı Bakış Açılarıyla İnsanlığın En Eski Sorusuna Yeni Bir Cevap
“Kanun kim yaptı?” sorusu ilk bakışta çok basit gibi görünebilir. Devlet, meclis, yasa koyucular… Cevap hazır gibi. Ama biraz derine indiğinizde bu sorunun yüzeyin altında çok daha karmaşık, tarihsel, toplumsal ve hatta duygusal katmanlar taşıdığını fark edersiniz. Benim bu yazıda yapmak istediğim tam da bu: Farklı gözlerle, farklı bakış açılarıyla bu soruyu birlikte kurcalamak. Erkeklerin daha rasyonel ve veri odaklı analizlerini, kadınların ise daha duygusal ve toplumsal etkileri öne çıkaran yorumlarını yan yana getirerek belki de gerçeğe biraz daha yaklaşabiliriz.
Tarihe Dönüş: Kanunun İlk İzleri Nereden Geliyor?
Kanun dediğimiz şey, insanlık tarihi kadar eski. Yazılı ilk kanunlar olarak bilinen Hammurabi Kanunları, M.Ö. 18. yüzyılda Mezopotamya’da ortaya çıktı. “Göz göze, diş dişe” mantığıyla şekillenen bu yasalar, toplumun düzenini sağlamayı amaçlıyordu. Antik Yunan’da Solon’un yasaları, Roma’da On İki Levha Kanunları, İslam dünyasında şeriat hukuku, Avrupa’da Napolyon Kanunu… Her biri farklı dönemlerde, farklı değerlerle şekillendi ama ortak noktaları hep aynıydı: İnsan davranışlarını belirlemek ve düzeni korumak.
Bu tarihsel yolculuk bize önemli bir gerçeği gösteriyor: Kanun, hiçbir zaman tek bir kişinin ya da grubun ürünü olmadı. O, toplumsal ihtiyaçların, kültürel değerlerin, siyasi güçlerin ve zamanın ruhunun ortak ürünüdür. Peki bu ortak üretim sürecine erkekler ve kadınlar nasıl yaklaştı? Gelin şimdi bu iki bakış açısını yan yana koyalım.
Erkek Bakış Açısı: Nesnel, Sistematik ve Güç Merkezli
Erkeklerin tarih boyunca kanun yapımındaki rolü inkâr edilemez. Devletlerin başında, yasama organlarında, hukuk kurumlarının merkezinde çoğunlukla erkekler yer aldı. Bu yüzden kanunlara yönelik erkek bakış açısı çoğunlukla nesnel, sistematik ve güç merkezlidir. “Kanun, toplum düzenini sağlamak için yapılır” yaklaşımı bu perspektifin özüdür.
Erkek düşünürler ve hukukçular, yasaları çoğu zaman bir “mühendislik ürünü” gibi görür: Nasıl ki bir makine belirli kurallarla çalışıyorsa, toplum da belirli normlara uymak zorundadır. Bu yüzden hukukta “yaptırım”, “otorite”, “kural ihlali”, “devlet gücü” gibi kavramlar sıkça karşımıza çıkar. Örneğin İngiliz filozof Thomas Hobbes, ünlü eseri Leviathan’da yasaların devlet otoritesinin doğal sonucu olduğunu söyler. Ona göre insanlar doğası gereği kaosa eğilimlidir ve düzen ancak güçlü bir yasa sistemiyle sağlanabilir.
Bu bakış açısına göre sorunun cevabı nettir: Kanunu devlet yapar. Çünkü devleti güçlü kılan şey yasadır ve yasalar olmadan toplum kaosa sürüklenir. Peki gerçekten öyle mi?
Kadın Bakış Açısı: Empati, Toplum ve İnsan Odaklı Yaklaşım
Kadın bakış açısı ise çoğu zaman daha duygusal ve toplumsal etkiler üzerine odaklanır. “Kanun kim yaptı?” sorusu burada farklı bir anlam kazanır: “Kimin için yapıldı?” ve “Kime nasıl dokundu?” sorularına dönüşür. Kadınlar tarih boyunca yasaların sosyal sonuçlarını daha derinden hissettiler; çünkü çoğu zaman bu yasalar onları dışlayan, sınırlayan, görünmez kılan kurallar oldu.
Bu yüzden kadın perspektifi, yasaları yalnızca devletin teknik ürünü olarak değil, aynı zamanda toplumun değerlerinin, vicdanının ve empatisinin bir yansıması olarak görür. Örneğin feminist hukuk teorisyenleri, yasaların cinsiyet temelli önyargılar taşıdığını ve bu yüzden her “kanuni” olanın adil olmadığını vurgular. Kadın haklarının tarihsel mücadelesi de bu bakışın somut bir sonucudur: Oy hakkından mülkiyet hakkına kadar pek çok düzenleme, toplumun vicdanını temsil eden bir baskıyla değişti.
Bu açıdan bakıldığında kanunu sadece “devlet” yapmaz; mücadele eden insanlar, sokaklarda yürüyen kadınlar, sesini çıkaran azınlıklar da yapar. Çünkü yasa, yalnızca yazıldığı anda değil, değiştirildiği anda da yapılır.
Çarpıcı Bir Karşılaştırma: Mantık ve Vicdan Arasında
Erkek Bakışı | Kadın Bakışı |
---|---|
Nesnel, rasyonel, güç odaklıdır. | Duygusal, empatik, toplumsal etkiler odaklıdır. |
“Kanun devletin düzen aracıdır.” | “Kanun insanların yaşamına dokunan bir araçtır.” |
Odak: Sistem, yaptırım, otorite. | Odak: Hak, adalet, eşitlik. |
Tartışmayı Alevlendiren Sorular
- Kanunu sadece güçlülerin yaptığı bir araç olarak görürsek, zayıflar ne zaman söz sahibi olur?
- Yasaları daha adil kılmak için mantık mı daha önemli, yoksa vicdan mı?
- Kanun yapım sürecinde cinsiyet temsiliyeti gerçekten fark yaratır mı?
Sonuç: Kanunu Kim Yaptı Sorusu, Aslında “Biz Kimiz?” Sorusu
Sonuçta “Kanun kim yaptı?” sorusunun tek bir cevabı yok. Devlet yaptı, toplum yaptı, tarih yaptı… Ama belki de en önemlisi: Biz yaptık. Çünkü kanun dediğimiz şey, yalnızca yazılı bir metin değil, ortak değerlerimizin, korkularımızın, umutlarımızın ve mücadelelerimizin toplamıdır. Erkeklerin nesnel analizi ile kadınların toplumsal duyarlılığı birleştiğinde, ortaya hem düzeni sağlayan hem de insanı merkeze alan yasalar çıkar.
Belki de artık sormamız gereken başka bir soru var: “Kanunu kim yaptı?” değil, “Kanunu birlikte nasıl daha adil yapabiliriz?”